Sağlık hukuku bireyleri doğrudan doğruya etkileyen hukuk alanlarından biridir. Hatalı tıbbi uygulamalardan (malpraktis) doğan cezai ve hukuki sorumluluğun kapsamını ihtiva eden sağlık hukuku, gerek hekim ve sağlık personellerinin gerek hastanenin hukuki sorumluluğunun çerçevesini çizmektedir. Bu sorumluluk cezai sorumluluk yanında hukuki tazmin sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir. Bunlar meydana gelen maddi ve manevi zararların tazmini için açılan tazminat davaları ve eylemin Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ettiği durumlarda açılan ceza davalarıdır. Aşağıda hatalı tıbbi uygulamalarla (Malpraktis) ile kaçınılmaz olarak meydana gelebilecek zararların ayrımına değinilecektir. Nitekim her meydana zararda hekimlerim hukuki sorumluluğu mevcut değildir, ancak hatalı bir tıbbi uygulama söz konusu ise sorumluluktan bahsedilebilecektir.
HEKİM HASTA İLİŞKİSİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Hekim ve hastalar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği vekalet sözleşmesidir. Vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Bu bakımdan hekim belirli bir sonucun elde edilmesinden değil bu sonucun elde edilmesine yönelik yaptığı işlemlerde özenli davranmamaktan sorumludur. Gerçekten de hasta mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin ‘’Mesleki Standartlar’’ başlıklı 4. Maddesinde araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu kapsamda karşımıza komplikasyon ve Malpraktis kavramları çıkmaktadır.
KOMPLİKASYON
Komplikasyon, tıbbi standarda uygun bir müdahale yapılmasına rağmen ortaya çıkabileceği tıp çevreleri tarafından kabul edilen ve her türlü tedbir alınmasına rağmen kaçınılmaz olarak meydana gelen zararlar olarak tanımlanabilir.[1]
Tıp dünyasında öngörülen ve yapılması gerekli olan kurallara uygun davranarak tıbbi tedavi yöntemlerine uygun hareket eden sağlık çalışanlarının bunlar sonucunda meydana gelebilecek zarar hallerinden sorumlu tutulabilmeleri beklenemeyecektir. Bu nedenle hastaya müdahalede bulunan kişilerin tıbbi standartlara uygun hareket etmelere şartıyla oluşabilecek komplikasyonlar neticesinde hukuki anlamda sorumlulukları bulunmayacaktır. Bu duruma ‘’izin verilen risk’’ denilmektedir.
Belirtelim ki tıbbi müdahaleden önce hastanın, müdahaleyi uygulayacak kişi tarafından bilgilendirilmesi ve aydınlatılmış onam formunun alınması gerekir. Bu süreçte muhtemel komplikasyonlara karşı hasta bilgilendirilmektedir. Dolayısıyla birtakım komplikasyonlar sonucu hasta zarara uğramış ise hekimin gerekli bilgilendirmeyi hastaya yaptığı ve tıbbi standartlara uygun müdahale gerçekleştirdiği durumlarda sorumluluğundan bahsedilemeyecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında[2] komplikasyona şu şekilde değinmiştir; ‘’komplikasyon, doktorun müdahale sırasında bilgi, beceri ve deneyim eksikliği olmaksızın standart uygulamayı, doğru teşhis ve tedaviyi özenli bir şekilde gerçekleştirmesine rağmen öngörülemeyecek ve engellenemeyecek şekilde ortaya çıkan, hekimliğin kötü uygulanmasından kaynaklanmayan zarar doğurucu durumları ifade etmektedir. Tıbbın kural ve gereklerine uygun davranıldığı halde hastanın veya doktorun elinde olmadan gelişen öngörülememiş ve engellenememiş zarar veya sonuç söz konusu ise komplikasyondan bahsedilir. Kusursuz sorumluluğun kabul edilmediği ceza hukuku sistemimizde failin bu durumdan sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.’’
MALPRAKTİS
Malpraktis kelime olarak kötü pratik, kötü uygulama demektir ve tıbbi uygulamadaki bilgi-beceri eksikliği ya da ihmal nedeniyle hizmet sunulan kişinin sağlığına zarar gelmesi anlamına gelmektedir. Bu durumlarda tıbbi hata kavramı da kullanılmaktadır.
Malpraktis olarak değerlendirilen bilgi-beceri eksikliği ya da ihmal nedeniyle hizmet sunulan kişinin sağlığına zarar gelmesi durumları izin verilen risk kapsamı dışındadır ve bu hallerde hekimlerin gerek kusurlu olmakla maddi ve manevi zararların tazmini ile gerekse Türk Ceza Kanunu kapsamında sorumlulukları doğabilecektir.
Doktorun, tıbbi müdahale sırasında; standart uygulamayı yapmaması, bilgi, beceri veya deneyim eksikliği ile yanlış ya da eksik teşhis veya tedavide bulunması, gerektiği ölçüde ilgi ve itina göstermemesi veya hastaya gereken tedaviyi vermemesi neticesinde tehlike ve zarar oluşturan eylemleri tıbbi hata olarak kabul edilebilecektir. Tedavi sonrası bakım ve kontrol yükümlülüklerine aykırılıklar da bu bağlamda değerlendirilir. Aynı şekilde konunun uzmanı olmayan doktorun teşhis veya tedaviyi üstlenmesi anlamında üstlenme kusuru ve gerek doktorun bireysel olarak gerekse çalıştığı kurum yönünden kurumsal olarak organizasyon kusurunun, izin verilen risk dışında kaldığını söylemek mümkündür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında[3] tıbbi hata örneklerine literatürdeki bilgiler ışığında şöyle yer vermiştir; ‘’Ön muayenenin eksik yapılması, hastanın anamnezinin (geçmiş bilgisi) ya hiç ya da gerektiği gibi alınmaması veya gerekli tetkiklerin yapılmaması teşhis aşamasında; gereken tıbbi müdahalenin hiçbir şekilde yapılmaması, ameliyat sırasında hastanın vücudunda yabancı madde unutulması, yanlış tedavi yöntemi seçilmesi, yanlış ilaç verilmesi, hastanın veya müdahale edilecek uzvun karıştırılması, müdahalenin ölçüsüz bir şekilde yapılması, hijyen kurallarına dikkat edilmemesi veya hatalı ameliyat tarzının benimsenmesi de uygulamada tedavi aşamasında görülen tıbbi hata örneklerindendir.’’
Komplikasyon ve Malpraktis Ayrımı
Komplikasyon ve malpraktisin en büyük ayrımı sağlık çalışanları tarafından yapılan müdahalelerin tıbbi standartlara uygun olup olmamasıdır. Hastaya uygulanan müdahalelerin tıbbi standartlara uygun olması başka bir deyişle sağlık çalışanlarınca mesleki yükümlülüklere ve standartlara uyarak hareket edilmiş olması ancak yine de kaçınılmaz olarak bir zararın meydana geldiği durumlarda komplikasyondan bahsedilir. Malpraktis ise tıbbi standartlara aykırı olarak bilgi-beceri eksikliği veya bir ihmal nedeni ile hastaların sağlığında zarar gelmesi durumudur.
Yükümlülüklerini yerine getirmiş sağlık çalışanlarının meydana gelen zararlardan sorumlu olmaları düşünülemez. Nitekim hukukumuzda bu durum izin verilen risk kapsamında değerlendirilerek komplikasyonlar sonucu meydana gelen zararlardan yükümlülüklerini yerine getiren hekimlerin sorumlulukları bulunmamaktadır. Ancak tıbbi hatada bulunulması veya ihmal nedeni ile hastada meydana gelen zararlar Malpraktis olarak değerlendirilmekte ve bu durumlarda ihmali olan veya tıbbi hatada bulunan sağlık çalışanının gerek Türk Borçlar Kanunu kapsamında kusurlu olmakla maddi ve manevi zararların tazmini ile gerekse Türk Ceza Kanunu kapsamında cezai sorumlulukları bulunmaktadır.